Röportaj: Eylem Tuna Çoban
Grafik Tasarım: Şebnem Özel
Karaciğerin iltihabı anlamına gelen hepatit ile ilgili rakamlara baktığımızda tüm dünyada yaklaşık 400 milyon hepatit B, 170 milyon da hepatit C taşıyıcısı olduğunu görüyoruz. Maalesef ki dünyada bir yılda 1.5 milyona yakın kişi ise Hepatit B ve Hepatit C virüsünden kaynaklı hastalıklardan hayatını kaybediyor. Türkiye'de ise nüfusun yüzde 6'sı, bulaşıcı sarılık olarak bilinen Hepatit B ve Hepatit C hastalığını taşıyor. Türkiye’de bu rakamlar hastalığı aktif olarak yaşayan kişilerden oluşuyor. Ancak bir toplum taraması yapılsa rakamların 3-5 kat artabileceği söyleniyor.
Ülkemizde çoğu kişinin bulaşıcı sarılık hastası olduğunu tesadüfen öğrendiği bir dönemde bulaşıcı sarılıkla ilgili çalışmalar yapan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şener bir ödül kazandı. Gliead Fellowship Türkiye büyük ödülünü kazanan Doç. Dr. Şener, erken teşhisin bu hastalarda hayat kurtardığını belirterek ÇOMÜ Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi’nde bulaşıcı sarılıkla ilgili teşhis ve tedavinin ücretsiz olarak gerçekleştirildiğinin altını çizdi.
Doç. Dr. Alper Şener ile bulaşıcı sarılık üzerine konuştuk.
Bulaşıcı sarılık nedir?
Karaciğerin yaygın iltihabi hastalığına verilen isimdir. Bulaşıcı sarılık alfabenin harflerine göre A,B,C,D,E olarak sıralandırılır. Ülkemizde vatandaşlarımız A grubu hepatite karşı aşıyla korunabiliyor ve genişletilmiş bağışıklık kazandırılabiliyor. Yani yeni doğan her çocuk A grubu aşıyı olur. Hepatit D aşısı yok. Ama bir avantajımız var, bu virüs Hepatit B virüsü olmadan hastalık yapmıyor; bu nedenle sadece B aşısı olmuş olmak hem B hem de D için koruyucu oluyor. Bizim çalışma alanımız olan C de ise aşı uygulaması bulunmuyor ve dünya genelinde hepatit C ile ilgili aşı yok. Bunların hepsinin bulaşıcılığı birbirinden farklı Türkiye’de ortalama 2.400.000 hepatit B hasta grubu var. Hepatit C’li hasta grubu sayısı ise ortalama 800-900 bin. Bu sayılar hem bulaştırıcı, hem taşıyıcı hasta sayıları. Taşıyıcı hasta grubu dendiğinde hep farklı algılanıyor. Ancak bu hastalar başlangıçtan itibaren bulaştırıcı. B ve C grubunu sarılığı olanların hastalığı bulaştırmadıkları bir dönem yok. Özellikle de bizim gibi aile ilişkilerinin çok sıkı yaşandığı ortamlarda bu durum daha yaygın. Horizontal (yatay bulaştırma) bulaştırma ile hastalığın bulaştırılma oranları yükselebiliyor. Bu yüzden aynı evde yaşayan bireyler aşıyla korunabilen bir hastalığa sahipse kesinlikle aşıyla korunmuş olması çok önemli. Bilmeden bulaştırıcı olmak çok tehlikeli. Bunun önlemini almak ise çok kolay. Bu aşılar sağlık ocaklarında yapılabiliyor. Kişi kendine yakın bir sağlık ocağına gidip aşısını olabilir. Devlet bu aşının parasını da kişiye geri ödüyor.
Nasıl bulaşır?
Sarılıkta bulaşma yollarını sıklıkla dile getiriyoruz. Aslında herkesin duyduğu bildiği ve dikkat etmesi gereken şeyler. Diş tedavisi yaptırıyorsanız tedavi olduğunuz yerin hijyenik olmasına dikkat edin. Manikür, pedikür işlemlerinizi UV’den geçmeyen ekipmanlar ile yaptırmayın. Korunmasız cinsel temasta bulunmayın. Madde bağımlıları grubu ciddi bir popülasyonu oluşturuyor ne yazık ki. Türkiye’de yavaş yavaş artan dövme-piercing işlemlerinin hijyenik şartlarda yapılması çok önemli. Ayrıca anne taşıyıcı ise bebek de doğuştan hasta olabiliyor.
Hepatit B ve hepatit C’nin bilinirliği farklı değil mi? Ülkemizde hepatit B daha çok duyulan bir grup sanki?
Evet doğru. Buradaki temel şey aslında hasta sayısının azlığının çokluğunun insanlarda oluşturduğu yanlış imaj. Hepatit B grubu daha çok dikkat çekiyor ama hastalığın iyiliği kötülüğü açısından baktığınızda birbirinden çok bir fark yok. İkisinin de seyri kötü olabiliyor. Uygun zamanda tedavi ve takipleri yapılmazsa her ikisi de siroza çevirebiliyor, ikisinde de karaciğer kanseri görülebiliyor. Örneğin, bir böbrek hastası hepatit C ise nakil yapılamayabiliyor. Önce hepatit C hastalığını tedavi etmek gerekiyor. Tabi kıyas yapmak çok doğru değil ama B’nin bulaştırıcılığı biraz daha yüksek yani B’nin bulaştırıcılığı 100 kat ise C de bu oran 30 olabilir. Virüs partikülü B’de daha yüksek ve hızlı. Bunun yanı sıra hepatit C’nin tedavisinde 3 aylık ilaç tedavisi ile virüs vücuttan tamamen temizlenebiliyor. Hepatit B de ise biraz daha farklı bir tedavi modeli var. Tıpkı şeker hastaları, diyabet hastaları gibi tamamen bir kürden bahsetmiyoruz ama virüsün baskılanması gerekiyor ki korktuğumuz şeyler oluşmasın. Siroza çevirmesin beraberinde karaciğer kanserine çevirmesin diye yoğun baskı altında tutmak gerekiyor. Özellikle bulaşıcı hepatit B hastalığını.
Bulaşıcı sarılık hastalığının belirtileri nelerdir? Hasta bunu nasıl anlayabilir?
Çocukluk çağında geçirdiğinizde sarılık, halsizlik, idrar yolunda koyulaşma gibi bulgular gösterebiliyor. Ama ilkokul çağını geçirdikten sonra 11-12 yaş üstü periyodda hiçbir bulgu vermiyor. Hastalığın en büyük tehlikesi bu. Adı sarılık ama biz klinik olarak sarı görmüyoruz bu insanları. Özellikle B,C,D,E için bunu söyleyebilirim bu sadece hepatit A için değişiyor. Hepatit A’da daha görünür bir sarılık tablosu oluyor. Diğer gruplarda hasta hafif bir kas ağrısı, gribal enfeksiyonu andıran bir baş ağrısı, iştahsızlık yaşıyor. Bu nedenle Türkiye’de ciddi oranda bulaşıcı sarılık geçirmiş gizli hasta grubu var. Yani bizim saydığımız rakamlar hastalığı aktif olanlar. Bir toplum taraması yapsak bu baktığımız rakamların 3-5 katı daha fazlası çıkar. Bir virüsle karşılaştığınız zaman %95 iyileşirken, %5 oranında da taşıyıcı durumunda oluyorsunuz. Bu rakam çok önemli bir hasta grubuna tekabül ediyor. Örneğin kişi B mikrobunu almış geçirmiş ama tamamen atmış demiyoruz. Özellikle ilerleyen yaş durumlarında bu hastalar kemoterapi alacaklarsa, bu hastalar herhangi bir romatizmal hastalık geçirecekse bu hastalık tekrar aktifleşebiliyor. Bu dönemde kesinlikle hastalığı baskı altında tutacak tedavi uygulamaları gerekiyor. Örneğin hasta romatizma ile ilgili teşhis almış tedavi görüyor birden karaciğer enzimleri yükseliyor ve detaylı inceleme yapıldığında hastanın hepatit B geçirdiği görülüyor.
Kişi bulaşıcı sarılık geçirdiğini çoğu zaman başka bir hastalık sebebiyle öğrenebiliyor doğru mu?
Bize gelen hastaların birçoğu kan bağışı için geliyor. Kanında mikrop bulunması ile öğreniyorlar. Çünkü kan vermeden önce mutlaka hepatit B,C, HİV olup olmadığına bakmak gerekiyor. Eğer kişide bu hastalıklardan varsa kan bağışında da bulunamıyorlar. Çünkü bulaştırıcı periyoduna giriyorlar.
Buna dikkat çekmek için topluma ne söyleyebilirsiniz?
Şunu söyleyebilirim, hayatınız boyunca en az bir kez hepatit yönünde taranın. Çünkü ilerleyen yaşlarda hastalık karaciğer yetmezliği ve siroza kadar gidebiliyor. Örneğin Amerika’da 1960 öncesi doğan herkes zorunlu olarak bulaşıcı sarılık taraması yaptırıyor. Amerika, B ve C ile ilgili tarama yapmayan hiçbir kimseyi genel sağlık sigortasına almıyor. Türkiye’de de böyle bir şey yapmak lazım ya da bunun benzeri bir uygulama. Neden çünkü Türkiye’de gerçek manada bir tarama havuzu yok.
Bu konuda taşıyıcı ne yapmalıdır?
Yılda en az iki kere konunun uzmanı hekimi tarafından ultrason takibi yaptırması lazım. Taşıyıcı hastalarımız alkol, ağrı kesici kullanımından uzak durmalılar. Çünkü hastalığın replikasyonu uyarmış olduğu ispatlanan iki ürün var bunlardan birisi alkol birisi ağrı kesiciler. Bazı antibiyotikler de uyarabiliyor. Bu yüzden hastalarımız doktorunun bilgisi dışında ilaç kullanmasın. Sonrasında hastalığı baskılamakta zorluk çekebiliyoruz. Bir diğer önemli şey ise bazen gözden kaçabiliyor, aynı evin içerisinde hepatit B aşısı olmayan varsa mutlaka ve mutlaka aşı yaptırmalı. Ortak su bardağı, diş fırçası, ortak tıraş bıçağı kullanımından mutlaka uzak durmak gerekiyor, bunlar bazen gözden kaçabiliyor.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Hepatit B ülkemizde sık olduğu ve kronikleştiği için test yaptırmak lazım. Bu testler tüm halk sağlığı laboratuvarları ve hastaneler de ücretsiz yapılıyor. Halkımız bu testleri yaptırsın ki erken teşhis bu hastalarda hayat kurtarıyor.
Bazen hastalar yıllardır bu hastalığa sahip olup test yapılmadığı için tanı gecikiyor ve son dönem karaciğer yetmezliği, siroz, karaciğer kanseri ile gelebiliyor. Aşı ile korunabilen ve Sağlık Bakanlığı tarafından tüm çocuklara ücretsiz yapılan aşıyı ihmal etmeyelim. 1996 yılından önce doğanlarda aşısız bir popülasyon var, bu kişilerin de taranıp aşısızların, aşılamaya yönlendirilmesi gerekiyor.