Türkiye Bilimler Akademisi
(TÜBA), Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Çanakkale Bölge Müdürlüğünce düzenlenen "15
Temmuz'dan Akademinin Çıkarması Gereken Dersler" konulu söyleşi Nedime Hanım Konağı
Yerleşkesinde gerçekleştirildi.
Söyleşiye, ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr.
Cüneyt Erenoğlu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Çanakkale Bölge Müdürü Tuncay Güven, Türkiye
Bilimler Akademisi (TÜBA) Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, Rektör
Yardımcıları, Dekanlar, akademisyenler ve davetliler katıldı.
ÇOMÜ Devlet Konservatuarı
tarafından gerçekleşen müzik dinletisinin ardından Rektör Prof. Dr. R.Cüneyt
Erenoğlu ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Çanakkale Bölge Müdürü Tuncay Güven birer konuşma gerçekleştirdiler.
15 Temmuz, ülkemizin
bağımsızlığına, birlik ve beraberliğine yönelik en büyük tehditlerden biri
olarak tarihimize kazınmıştır. Ancak bu
kara gece, aynı zamanda milletimizin vatan sevgisinin, demokrasisine olan
inancının ve birlikteliğinin simgesi olmuştur diyen Rektör Prof. Dr. R.Cüneyt
Erenoğlu şunları yaptığı konuşmada şunları ifade etti:
“Halkımız, Cumhurbaşkanımızın
çağrısıyla meydanlara inmiş, tankların önünde durarak, canını ortaya
koyarak demokrasiye sahip çıkmıştır. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
olarak, demokrasiye olan inancımızı ve milli birlik ruhumuzu her zaman canlı
tutmak için üzerimize düşen sorumluluğun farkındayız. Öğrencilerimiz, akademik
ve idari personelimizle birlikte, ülkemizin aydınlık yarınlarına katkıda
bulunmak ve demokrasi bilincini yeni nesillere aktarmak için var gücümüzle
çalışmaya devam edeceğiz ”dedi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim
Başkanlığı Çanakkale Bölge Müdürü Tuncay
Güven de 15 Temmuz gecesi ve sonrasında yapılmak istenen basında dezenformasyonlar
hakkında bilgilendirmede bulundu.
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker ise “15
Temmuz’dan Akademinin Çıkarması Gereken Dersler” konulu sunumunu gerçekleştirdi.
FETÖ'nün darbe girişimine işaret
ederek 15 Temmuz 2015'da Türk milletinin topyekûn bir irade gösterdiğini
hatırlatan Prof. Dr. Muzaffer Şeker, şunları ifade etti:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın
çağrısıyla ortaya koyduğu iradeyle vatandaşlarımızın, devlet başkanının bu
davetine icabet ederek sokağa çıkmasıyla dünyaya örneklik teşkil edecek bir
darbe önleme ve darbeye karşı durma mücadelesi başlamış oldu. Bu süreç aslında
devletin ilgili birimlerince çok önceden tedbirler alınma çabası içerisinde yürütülmüş
olan bir arka planı içeriyordu. Ama bu arka plan, darbe sürecini tetikleyen ve
hızlandıran bir 'ne yapıyoruz? Bizi bunlar ortadan kaldıracak' şeklindeki
korkuyla darbe süreci devreye girmiş oldu." diye konuştu.
Prof. Dr. Muzaffer Şeker, dünyada
darbelerin tekil ve sadece kendi başına, kendi ülke vatandaşları tarafından
yürütülmediği ve iyi organize edilmediğinin bir gerçek olduğunu vurgulayarak,
şöyle devam etti:
"Bu darbe sürecinin
paydaşları, bu yapıyla hareket eden başka ülkeler ve bu ülkelerin istihbarat
örgütleriyle iç içe geçmiş olan bir ağdır. Dini cemaat olarak küçük bir fraksiyon olarak başlayan bu bölücü hareket,
zaman içerisinde ortaya koyduğu farklı stratejilerle genişleme ve büyüme
istidadı gösterdi. Bunu yaparken de sürekli devlet yanlısı ve devletle iç içe,
devlete insan yetiştirme çabası içerisinde olan bir hizmet hareketi diye
kendini tanımlayarak ağını örmeye başladı."
Prof. Dr. Muzaffer Şeker,
FETÖ'nün çalışmalarına 1960'lı yıllarda başladığına işaret ederek "Bu
çalışmalar, Komünizmle Mücadele Derneği diye tanımlamış olduğumuz ve geçmiş
dönemlerde CIA bağlantılı ve NATO bağlantılı yapılanmaların da bir parçası olan
farklı adlardaki dernek ve benzeri çalışan yapılarla farklı ülkelerde, farklı
disiplinlerde ve farklı insan gücüne sahip olan her bir yapının içerisine bir
şekilde temsilci ve sızma dediğimiz işlemi gerçekleştirerek kendine ait bir
paralel yapılanma ortaya koymuş oldu" dedi.
Söyleşi, fotoğraf çekimin
ardından sona erdi.